Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.authorBEYAZ, Ebubekir
dc.date.accessioned2019-07-08T11:00:23Z
dc.date.available2019-07-08T11:00:23Z
dc.date.issued2017-06-22
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/20.500.12498/684
dc.description.abstractSon otuz yıldaki deneysel bulgular, insanları doğal unsurlara ve manzara görüntülerine bağlayan tasarımların, insanların genel iyi olma hislerini arttırdığı ve sonuç olarak fizyolojilerinde olumlu ve iyileştirici bir etki yarattığını ortaya koymaktadır. Çevresel psikoloji alanındaki bulgular da, bu tür tasarımların insanların üretkenliğini arttırdığı ve stresi azaltmaya olumlu yönde etki ettiğini göstermektedir. Buna rağmen, modern şehir yaşamında bu unsurlarla temas şansı oldukça azaltılmıştır. Bu noktada, inşa edilmiş çevreyi bu doğal unsurlara tekrar bağlamaya yarayacak yollar mimarlık alanında araştırılmaya başlanmıştır. Biyofili, en yeni ve en uygulanabilir doğa ile yapay çevrenin yeniden birleştirme teorilerindendir. Bu çalışma kapsamında, biyofili kavramı açıklanarak, gerekliliği ve nitelikleri irdelenmiştir. Bununla birlikte, biyofili disiplininin tarihi ve tasarım teorisinin temelleri incelenerek mimari eserlerin başarısındaki yeri tartışılmıştır. İnsanların tarihi yapılara olan büyük hayranlığının bir nedeninin de bu yapıların biyofilik özellikler göstermesi olduğu düşünülmektedir. Tarihi mimari öğeleri değerlendirilerek, niteliksel analitik metotlarla karakteristik şekilleri ve 'yapılara yaşam kazandırabilecek' spesifik biyolojik stratejileri incelenmiştir. Türkiye tarihinde önemli bir yeri olan Selçuklu Devleti, hâkim olduğu M.S. XI. ve XIII. yüzyıllar arasında yoğun imar faaliyetinde bulunarak önemli mimari eser bırakmıştır. Bunların arasında hâlâ ayakta olan ve biyofilik kriterleri çokça barındıran, Konya'nın Beyşehir ilçesinde yer alan Eşrefoğlu (Süleyman Bey) Cami (1296 – 1299) bu tez kapsamında örnek çalışma olarak incelenmiştir. Köylerinde bulunan Bayındır Camisi (1365), Köşk Camisi (XIV. yy) benzer nitelikler taşıması nedeniyle araştırmaya dâhil edilmiştir. Bu eserlerin tetkikleriyle elde edilen bilgiler biyofilik kriterlerin ve kuralların süzgecinden geçirilmiştir. Çalışmanın neticesinde; biyofilik özellikler taşıyan, Anadolu Selçuklu Mimarisi, gibi doğal çevrenin karakteristik şekil ve form biçimleri ile doğal materyallerin kullanım zenginliği içinde günümüz mimarisinde de bu tip tasarımların uygulama alanı bularak, sürdürülebilir yapı tasarımının önemi ortaya konmuştur.en_US
dc.description.abstractExperimental findings for recent thirty years reveal that designs connecting people with natural elements and landscape images have increased people's overall well-being and eventually have led to a positive and healing effect in their physiology. Findings in the field of environmental psychology also find out that such designs increase people's productivity and have positively impacted on reducing stress. Notwithstanding, the chance of contact with these elements in modern urban life have been reduced considerably. At this point, the ways that will help to reconnect the built environment to these natural elements have been begun to be researched in the field of architecture. Biophilia is the latest and most practicable theories of recombination of nature and artificial environment. Within the scope of this study, the biophilia concept has been explained and its necessity and qualities have been studied. On the other hand, the history of biophilia discipline and the basis of design theory have been examined and its place in the success of architectural works has been discussed. It is thought that one of the reasons for people's great admiration for historical construction is that these structures show biophilic properties. By evaluating historical architectural items, the characteristic forms with qualitative analytical methods and specific biologic strategies that can 'make life a reality' have been examined. Seljuk State, which has an important place in Turkey's history, has left an important architectural monument by making intensive construction activity between A.D. XI and XIII centuries. Among these, Eşrefoğlu (Süleyman Bey) Mosque (1296 – 1299) who is still standing and has many biophilic criteria, located in the Beyşehir district of Konya has been studied as a case study within the scope of this Tez. Bayındır Mosque (1365) and Köşk Mosque (14th century) located in the villages of Beyşehir have been included in the study due to similar qualities. The informations obtained by examination of these works have been passed through the filter of the biophilic criteria and rules. As a result of the study; the importance of sustainable building design has been revealed by finding the application area of these types of designs in today's architecture in which the characteristic shapes and format forms of natural environment and the usage richness of natural materials having biophilic characteristics such as Anatolian Seljuk Architecture.en_US
dc.subjectNörofizyolojien_US
dc.subjectPsikofizyolojien_US
dc.subjectMimarlıken_US
dc.subjectArchitecture
dc.subjectNeurophysiology
dc.subjectPsychophysiology
dc.titleBeyşehir'deki XIII. ve XIV. yüzyıl camilerinin biyofilik kriterler üzerinden incelenmesi / Research on biophilic criterias through theXIII. and XIV. century mosques in Beyşehiren_US
dc.typeTezen_US


Bu öğenin dosyaları:

Thumbnail

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster