Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında Nefret Söylemi

İnsan hakları tıpkı hava ve su gibi insan için önemli bir ihtiyaçtır. İnsan havanın önemini nefes alamadığı, havayı akciğerlerine çekemediği zaman anlar ve ona ihtiyaç duyar. Dolayısıyla temel ihtiyaçların önemi ve değeri, onlara bir kısıtlanma getirildiği ve müdahale yapıldığı zaman ortaya çıkmaktadır. Böyle baktığımız zaman insan hakları da ne zaman kısıtlanırsa ona duyduğumuz ihtiyaç ortaya çıkmakta ve önemi artmaktadır. II. Dünya Savaşı'nda birçok kısıtlayıcı ve baskıcı rejimlerin uyguladığı politikalar sonucunda insanlık dışı suçlar işlenmiştir ve insan hakları ihlalleri ortaya çıkmıştır. Halkın, devlete vermiş olduğu yönetim yetkisinin orantısız ve dengesiz kullanımı sonucunda yetkilerin kötüye kullanılabileceği ihtimali de hafızalara kazınmıştır. II. Dünya Savaşı’nda Nazi politikaları ve Yahudilere karşı yapılan insanlık dışı suçlar sonucunda Almanya gibi devletlerin kendi vatandaşı olmasına rağmen Yahudilere karşı uyguladıkları politikalar sonucunda insan haklarının hem devletlere karşı hem de bireylere karşı korunması gerektiği ortaya çıkmıştır. Çünkü yeni tehdit ve ihlal ortamı, yeni hakların doğmasına neden olmaktadır. Bu sebeple II. Dünya Savaşından sonra insan hakları, demokratik toplum ve toplumsal barış kavramları evrenselleşmiş ve bu kavramlar demokratik toplum seviyesine ulaşmak isteyen her ülkenin kendine koyduğu bir hedef haline gelmiştir. Demokratik toplumda herkese eşit bir biçimde sağlanan ifade özgürlüğü ortamı toplumun gelişimi için vazgeçilmezken, nefret söyleminin ve nefret suçlarının varlığı toplumsal barışı derinden zedelemektedir. Nefret söylemi; insanların sahip olduğu herhangi bir özellikten veya dil, din, ırk, etnik köken ve cinsel eğilim gibi özellikler sonucu toplumdan dışlanmayı, aşağılanmayı ve tehdidi içeren söylemlerdir. Nefret söyleminin ırkçılık, cinsiyetçilik, dini açıdan hoşgörüsüzlük, antisemitizm, İslamafobia gibi birçok türü vardır. Sarf edilen ifadelere baktığımız zaman her türlü ifade nefret söylemi sayılmamakta ve nefret söylemleri iki kategoriye ayrılmaktadır. İlk olarak eleştiri boyutunda kalan ciddi olmayan ve ikinci olarak ağır, ciddi boyutta olan söylemler olmak üzere iki şekilde sınıflandırılmaktadır. Genel olarak bu kavramlar 10. ve 17. madde kapsamında iç içe veya ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bir de doğrudan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin temelinde yer alan demokratik toplum ve toplumsal barış gibi değerleri hedef haline getiren söylemler var ki, bu söylemler doğrudan 17. madde kapsamında incelenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu ifadeleri değerlendirirken ifade özgürlüğü ve ayrımcılığa uğramama hakkı, din ve vicdan özgürlüğü hakkı ve yaşam hakkı gibi diğer hak ve özgürlükler arasındaki, hassas dengeyi göz önünde bulundurarak karara varmaktadır. İnsan hakları kavramı, otoriter rejimlerin yaptığı baskılar sonucu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla yeni baskılar, yeni tehdit alanlarının oluşmasına neden olmakta; yeni tehdit alanlarının oluşması da yeni insan haklarının oluştuğunu veya oluşabileceğini bizlere göstermektedir. Dolayısıyla tüm bu anlatılanlar ışığında dünya genelinde artan aşırı milliyetçilik ve ırkçılığın yükselen değer olması ve otoriter rejimlerin demokratik vi olmayan politikaları sebebiyle nefret söyleminin de artması beklenmekte ve bu kapsamda çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Sonuç olarak söz konusu nefret söylemi olunca, demokrasinin temel değerlerinden biri olan ifade özgürlüğü ile yine demokratik toplum olmanın getirisi olan eşit yaşam standartları ve eşit yaşama hakkı menfaatleri bu aşamada çatışmaktadır. Bu yüzden nefret söyleminin korunmaması ve bu kapsamda ifade özgürlüğünün sınırlandırılması, herkese eşit yaşam hakkı ve nefret söylemine uğramama hakkı kapsamında bu dengeyi sağlamaya çalışırken, demokratik toplumun zarar görmemesi korunacak ilk menfaat olarak karşımıza çıkmaktadır.

Erişime Açık
Görüntülenme
5
22.03.2024 tarihinden bu yana
İndirme
1
22.03.2024 tarihinden bu yana
Son Erişim Tarihi
25 Nisan 2024 19:23
Google Kontrol
Tıklayınız
Tam Metin
Tam Metin İndirmek için tıklayın Ön izleme
Detaylı Görünüm
Eser Adı
(dc.title)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarında Nefret Söylemi
Yayın Türü
(dc.type)
Tez
Yazar/lar
(dc.contributor.author)
KILINÇ, Hanife Ruveyda
Atıf Dizini
(dc.source.database)
Diğer
Konu Başlıkları
(dc.subject)
İfade Özgürlüğü
Konu Başlıkları
(dc.subject)
Toplumsal Barış
Konu Başlıkları
(dc.subject)
Demokratik Toplum
Konu Başlıkları
(dc.subject)
Nefret Söylemi
Konu Başlıkları
(dc.subject)
Nefret Suçu
Yayıncı
(dc.publisher)
KTO Karatay Üniversitesi
Tez Danışmanı
(dc.contributor.advisor)
TÜLEN, Hikmet
Yayın Tarihi
(dc.date.issued)
2021
Kayıt Giriş Tarihi
(dc.date.accessioned)
2022-04-12T08:16:57Z
Açık Erişim tarihi
(dc.date.available)
2022-04-12T08:16:57Z
Tez Türü
(dc.type.thesis)
Yüksek Lisans
Özet
(dc.description.abstract)
İnsan hakları tıpkı hava ve su gibi insan için önemli bir ihtiyaçtır. İnsan havanın önemini nefes alamadığı, havayı akciğerlerine çekemediği zaman anlar ve ona ihtiyaç duyar. Dolayısıyla temel ihtiyaçların önemi ve değeri, onlara bir kısıtlanma getirildiği ve müdahale yapıldığı zaman ortaya çıkmaktadır. Böyle baktığımız zaman insan hakları da ne zaman kısıtlanırsa ona duyduğumuz ihtiyaç ortaya çıkmakta ve önemi artmaktadır. II. Dünya Savaşı'nda birçok kısıtlayıcı ve baskıcı rejimlerin uyguladığı politikalar sonucunda insanlık dışı suçlar işlenmiştir ve insan hakları ihlalleri ortaya çıkmıştır. Halkın, devlete vermiş olduğu yönetim yetkisinin orantısız ve dengesiz kullanımı sonucunda yetkilerin kötüye kullanılabileceği ihtimali de hafızalara kazınmıştır. II. Dünya Savaşı’nda Nazi politikaları ve Yahudilere karşı yapılan insanlık dışı suçlar sonucunda Almanya gibi devletlerin kendi vatandaşı olmasına rağmen Yahudilere karşı uyguladıkları politikalar sonucunda insan haklarının hem devletlere karşı hem de bireylere karşı korunması gerektiği ortaya çıkmıştır. Çünkü yeni tehdit ve ihlal ortamı, yeni hakların doğmasına neden olmaktadır. Bu sebeple II. Dünya Savaşından sonra insan hakları, demokratik toplum ve toplumsal barış kavramları evrenselleşmiş ve bu kavramlar demokratik toplum seviyesine ulaşmak isteyen her ülkenin kendine koyduğu bir hedef haline gelmiştir. Demokratik toplumda herkese eşit bir biçimde sağlanan ifade özgürlüğü ortamı toplumun gelişimi için vazgeçilmezken, nefret söyleminin ve nefret suçlarının varlığı toplumsal barışı derinden zedelemektedir. Nefret söylemi; insanların sahip olduğu herhangi bir özellikten veya dil, din, ırk, etnik köken ve cinsel eğilim gibi özellikler sonucu toplumdan dışlanmayı, aşağılanmayı ve tehdidi içeren söylemlerdir. Nefret söyleminin ırkçılık, cinsiyetçilik, dini açıdan hoşgörüsüzlük, antisemitizm, İslamafobia gibi birçok türü vardır. Sarf edilen ifadelere baktığımız zaman her türlü ifade nefret söylemi sayılmamakta ve nefret söylemleri iki kategoriye ayrılmaktadır. İlk olarak eleştiri boyutunda kalan ciddi olmayan ve ikinci olarak ağır, ciddi boyutta olan söylemler olmak üzere iki şekilde sınıflandırılmaktadır. Genel olarak bu kavramlar 10. ve 17. madde kapsamında iç içe veya ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bir de doğrudan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin temelinde yer alan demokratik toplum ve toplumsal barış gibi değerleri hedef haline getiren söylemler var ki, bu söylemler doğrudan 17. madde kapsamında incelenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu ifadeleri değerlendirirken ifade özgürlüğü ve ayrımcılığa uğramama hakkı, din ve vicdan özgürlüğü hakkı ve yaşam hakkı gibi diğer hak ve özgürlükler arasındaki, hassas dengeyi göz önünde bulundurarak karara varmaktadır. İnsan hakları kavramı, otoriter rejimlerin yaptığı baskılar sonucu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla yeni baskılar, yeni tehdit alanlarının oluşmasına neden olmakta; yeni tehdit alanlarının oluşması da yeni insan haklarının oluştuğunu veya oluşabileceğini bizlere göstermektedir. Dolayısıyla tüm bu anlatılanlar ışığında dünya genelinde artan aşırı milliyetçilik ve ırkçılığın yükselen değer olması ve otoriter rejimlerin demokratik vi olmayan politikaları sebebiyle nefret söyleminin de artması beklenmekte ve bu kapsamda çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Sonuç olarak söz konusu nefret söylemi olunca, demokrasinin temel değerlerinden biri olan ifade özgürlüğü ile yine demokratik toplum olmanın getirisi olan eşit yaşam standartları ve eşit yaşama hakkı menfaatleri bu aşamada çatışmaktadır. Bu yüzden nefret söyleminin korunmaması ve bu kapsamda ifade özgürlüğünün sınırlandırılması, herkese eşit yaşam hakkı ve nefret söylemine uğramama hakkı kapsamında bu dengeyi sağlamaya çalışırken, demokratik toplumun zarar görmemesi korunacak ilk menfaat olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yayın Dili
(dc.language.iso)
tr
Tek Biçim Adres
(dc.identifier.uri)
http://hdl.handle.net/20.500.12498/5413
Analizler
Yayın Görüntülenme
Yayın Görüntülenme
Erişilen ülkeler
Erişilen şehirler
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve cerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms